Haþr sûresi ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey ilim sâhipleri! Îtibâr ediniz (yâni bilmediklerinizi bildiklerinize kýyâs ediniz)" buyurulmuþtur. Îtibâr etmek, benzetmek demektir. Bu âyet-i kerîme, kýyâs ve ictihâdý emr etmektedir. (Beydâvî)
Kýyâsý, müctehîd (Kur'ân-ý kerîmden ve hadîs-i þerîflerden mânâ çýkarabilen) âlimler yapar. Böyle olmayanlar kýyâs yapamaz. Hicrî dördüncü asýrdan sonra kýyâs yapacak derin âlim kalmadý. (Ýbn-i Âbidîn, Ýmâm-ý Gazâlî, Yûsuf Nebhânî)
Kur'ân-ý kerîmden her ince bilgi elde edilir. Abdullah ibni Mes'ûd radýyallahü anh; "Onda, öncekilerin ve sonrakilerin bütün ilimleri vardýr" buyurdu. Kur'ân-ý kerîmdeki bilgiler, hükümler sonsuzdur. Ancak bu bilgilerin bir kýsmý kapalý ve örtülüdür. Ehli olanlar bunlarý ilim ve ihlâsý kadar anlayabilir. Ýþte, sünnet, icmâ' (müctehid denilen âlimlerin bir hususta sözbirliði etmeleri) ve kýyâs ile; Kur'ân-ý kerîmdeki kapalý bilgiler meydana çýkarýlýyor. Kýyâmete kadar, bütün insanlara lâzým olacak hükümleri, dört mezheb imâmý anlamýþ ve kitaplarýna yazmýþlardýr. (Seyyid Alizâde)
Kýyâs, bid'at (dinde sonradan ortaya çýkan bir yenilik) deðildir. Çünkü kýyâs, nüsûsun yâni âyet-i kerîmelerin ve hadîs-i þerîflerin mânâlarýný meydana çýkarmaktadýr. Yoksa bu mânâlara baþka þey eklememektedir. (Ahmed Fârûkî)
Dînî hükümlerin isbâtýnda; Kitâb(Kur'ân-ý kerîm), sünnet (Peygamber efendimizin sözleri, iþleri ve görüp de mâni olmadýklarý þeyler), icmâ-ý ümmet (müctehid denilen, derin âlimlerin bir mes'elenin hükmünde sözbirliði etmeleri) ve kýyâs mûteberdir (geçerlidir, kýymetlidir). (Ahmed Fârûkî)
Bir kiþinin haber verdiði hadîs-i þerîfleri veya kýyâs ile anlaþýlan bilgileri kabûl etmeyen, beðenmeyen kâfir olmaz ise de, bid'ât ehli yâni doðru yoldan sapmýþ olur. (Ýbn-i Âbidîn)
|