Evliyâlýk kemâlâtýna kavuþmak sülûk, kalbin zikretmesi ve murâkabe (nefsi kontrol) ve râbýta (bir büyüðe kalben baðlanma) ile olur. Ne kadar ilerlerse ilerlesin, Ýslâmiyet'ten dýþarý çýkamaz. Ýslâmiyet'e uymakta sarsýntý olursa, bütün vilâyet (evliyâlýk) dereceleri yýkýlýr. (Ýmâm-ý Rabbânî)
Takvâ sâhiblerinin ihlâs ile yaptýðý farzlar, kurb yâni Allahü teâlâya yakýnlýk hâsýl eder. Hâsýl olan bu kurb, nâfilelerle hâsýl olandan elbette daha çoktur. Takvâ ve ihlâs elde etmek için de, tasavvuf ehlinin bildirdikleri vazîfeleri yapmak lâzýmdýr. Farzlarýn kurb hâsýl etmesi için nâfile vazîfeleri yapmak þarttýr. Sülûk vâsýtasýyla, insanda fenâ hâsýl olur, yâni Allahü teâlâdan baþka her þeyin sevgisi kalbinden silinir. Sonra bekâ denilen hâl hâsýl olarak, Allahü teâlânýn sevgisi kalbine yerleþir. Her þeyi Allah için sever. Her iþi, Allah için yapar. Böyle insana velî denir. (Ýmâm-ý Rabbânî)
Cezbe yolunda, Allahü teâlâ çektiði ve tâlibe çok ihsânda bulunduðu için, vesîleye, vâsýtaya lüzum yoktur. Sülûk yolunda ise, tâlib ilerlemeye çalýþtýðýndan, vâsýta lâzýmdýr. Cezbe yolunda vâsýta lâzým deðil ise de, cezbenin tamam olmasý için sülûk lâzýmdýr. Sülûk; tövbe ve zühd (mubahlarýn çoðunu terk etme, dünyâya raðbet etmeme) ve baþka belli þeyleri yapmaya çalýþmaktýr. Yâni þerîate (Ýslâmiyet'e) uymaktýr. Sülûksüz olan cezbe, tamam olmaz, noksan kalýr. (Ýmâm-ý Rabbânî)
|