Bir gün Peygamber efendimize bir münâfýk (kalbi ile inanmayýp inanýr görünen) ve bir yahûdî bir dâvâ ile geldiler. Peygamber efendimiz aralarýnda hükmeyledi. Yahûdînin haklý olduðu anlaþýldý. O münâfýk râzý olmayýnca, Resûlullah efendimiz onlara; "Ömer'e varýn sizin dâvânýzý görsün" buyurdu. Onlar Ömer'e geldiler. Neye geldiniz? dedi. Münâfýk, bu yahûdî ile dâvâm vardýr dedi. Hazret-i Ömer; "Resûlullah efendimiz varken ben bu dâvâyý nasýl göreyim" dedi. Münâfýk; "Biz Resûlullah'a (aleyhisselâm) vardýk, yahûdînin haklý olduðuna hükmeyledi. Ben râzý olmadým." dedi. O zaman hazret-i Ömer; "Siz az bekleyin, ben dâvânýzý þimdi hâllederim" dedi ve içeriye gitti. Biraz sonra eteðinin altýnda kýlýcýyla çýkýp yanlarýna geldi. Kýlýcý çektiði gibi o münâfýðýn kellesini uçurdu ve; "Resûlullah'ýn hükmüne râzý olmayanýn hâli budur" dedi. Ýþte bundan dolayý, kendisine Ömer-ül-Fârûk denildi. (Þemseddîn Sivâsî)
|