Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Fâiz yiyenler, kıyâmet günü mezarlarından, sar'a hastası gibi perişân kalkacaklardır. (Bekara sûresi: 275)
Allahü teâlâ, fâiz alan ve verenlerin mallarının hepsini yok eder. İzini, eserini de bırakmaz. Zekât verenlerin malını elbette artırır. (Bekara sûresi: 276)
Receb'in ilk Cumâ gecesini ihyâ edene (ibâdetle geçirene), Allahü teâlâ kabir azâbı yapmaz. Duâlarını kabûl eder. Yalnız yedi kimseyi affetmez ve duâlarını kabûl etmez: Fâiz alan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına-babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk, müslüman olan ve dînin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı ve çalgıcılığı san'at edinenler, livâta ve zinâ edenler, beş vakit namazı kılmayanlar. (Hadîs-i şerîf-Riyâd-ün-Nâsihîn)
Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek fâizdir. Yâni böyle olan sözleşme haramdır. Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Meselâ on iki kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünç verilse, alınan on iki kilenin hepsi haram olur. Fâiz ile ödünç vermek ve almak haram olduğu Kur'ân-ı kerîmde açık olarak bildirilmiştir... (İmâm-ı Rabbânî)
İsrâfın yâni malı, dînin uygun görmediği yerlere dağıtmanın kötülüğünü gösteren delillerden biri de, fâizin haram olmasıdır. Fâiz alıp vermek büyük günâhtır. Fâizin haram olmasının sebebi, insanların malını alış-veriş yaparken ziyân olmaktan korumaktır. (İmâm-ı Birgivî)
Son nefeste îmânsız gitmeye sebeb olan şeylerden biri de, fâiz alıp vermektir. (Hamzâ Efendi)
Fâiz, yalnız İslâmiyet'te değil, semâvî dinlerin yâni daha önce gönderilen hak dinlerin hepsinde haram idi. Fâizin azı da çoğu da haramdır. En büyük günâhlardandır. (Muhammed Rebhâmî)
Her menfaat getiren borç fâizdir. (Alâeddîn Haskefî)
|