Zarûretler, dînen haram, yasak olan þeyleri mübâh kýlar. Yâni mübâhý (dînen yapýlmasý serbest olan bir iþi) yapan nasýl muâheze olunmazsa (cezâlandýrýlmazsa), zarûret olan bir iþi yapan da muâheze olunmaz. Bir kimse, mûteber bir ikrah (zorlama, cebr) ile baþkasýnýn malýný telef etse, ikrah zarûreti bu iþin haramlýðýný, yasaklýðýný gidermez. O iþ yine haramdýr. Sâdece bu iþi ikrah, zorlama, korkutma gibi zarûret sebebiyle yaptýðý için, sorumlu olmaz. Zarûretlerin, yasaklarý mübâh kýlmasýna ruhsat denir. (Mecelle, Ali Haydar Efendi)
Zarûretler, kendi miktarlarýnca takdîr olunurlar. Açlýktan helâk olacak, ölecek bir kimse, baþkasýnýn malýndan izni olmadan ancak ölmeyecek kadar alýp yiyebilir. Açlýk bahânesiyle fazlasýný yiyemez. Daha sonra ölmeyeceði miktarda yediðinin bedelini sâhibine verir, yâhut helâllaþýr. (Mecelle, Ali Haydar Efendi)
|