Nûr sûresi Medîne'de nâzil oldu (indi). Altmýþ dört âyet-i kerîmedir. Otuz beþinci âyetinde Allahü teâlânýn, göklerin ve yerin nûru olduðu bildirildiði için, Sûret-ün-Nûr denilmiþtir. Sûrede, zinâ suçu iþleyen kadýn ve erkekler ile zinâ iftirâsýnda bulunanlarýn cezâlarý, evlere girerken izin istemek, selâm vermek gibi muâþeret kurallarý, harama bakmanýn kötülüðü, kadýnlarýn örtünmeleri ile müslümanlarýn Peygamber efendimize saygý göstermeleri gerektiði bildirilmektedir. (Ýbn-i Abbâs, Ýmâm-ý Gazâlî, Râzî, Taberî)
Allahü teâlâ Nûr sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Ey Resûlüm! Mü'minlere söyle, harama bakmasýnlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! Îmâný olan kadýnlara da, söyle, harama bakmasýnlar ve avret yerlerini haram iþlemekten korusunlar. (Âyet: 30)
Kur'ân-ý kerîmi anlýyabilmeleri için, Allahü teâlâ, müctehîd denilen âlimlere aklî ve naklî ilimleri anlama kuvveti ile keskin zekâ ve çok akýl ve daha nice üstünlükler ihsân eylemiþtir. Bu üstünlüklerin baþýnda takvâ (Allahü teâlâdan korkup haramlardan sakýnma) gelmektedir. Bundan sonra kalblerindeki nûr-ý ilâhî gelmektedir. (Mevlânâ Hâlid-i Baðdâdî)
|